bugün
- 1 mayıs8
- anın görüntüsü11
- sözlüğün en götü güzel kızı12
- kocamsunun hazırladığı sürpriz14
- insana kendini kötü hissettiren şeyler18
- mustafa sandal'ın 1 mayıs paylaşımı8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler12
- uludağ sözlüğün bitmiş olması18
- karınıza kaşarlı poğaça yapar mısınız11
- japonyada düşen insana yardım edenler12
- vahdettin'e hain diyenleri susturacak tarihi belge42
- güne bir şarkı bırak12
- tilki ailesi10
- bik bik'in balona binmesi18
- hamas bir terör örgütüdür24
- oksijensizsu13
- suriyeliler suriye'ye dönsün8
- sel felaketinin nedeni cehapedir9
- cumaya gidenlerin çok azalması15
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim24
- düşün ki o bunu okuyor14
- sözlük erkeğinden damat olmaz30
- temizlik hastası eşle sevişme öncesi diyaloglar14
- 30 nisan 2024 bayern münih real madrid maçı26
- çabuk vazgeçen insan10
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız8
- fatih terim'in yuhalanması16
- ayça tilki10
- icardi190520
- memesi küçük olmak14
- adolf hitler9
- ben bu davanın savcısıyım8
- ideal duş alma sıklığı8
- sözlük kızından gelin olmaz23
- sürekli milletin entrylerini eleştiren tip11
- crop giyen erkek11
- vatandaşlık farkı alan otel15
- nazar değdi sözlük12
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız23
- icardi1905 silik olsun kampanyası8
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim14
- şehirler arası aşk yaşamak10
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- bir sözlük yazarını kaşır mısınız11
- aleyna tilki10
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
entry'ler (490)
%90 nı sahte olan aşkların caka satacağı gün.
bugun de hem hüzün olarak hem de kahkaha olarak yardırmıştır fakat sedefin ananesi sedefe neden leyla diye seslenmiştir? bir dizi hatası mı yoksa başka bişey mi?
edit:çözebilen varsa beri gelsin
edit:çözebilen varsa beri gelsin
kız istenirken meydana gelen durum.
--spoiler--
2 gündür bir tuhafım, duygularım altüst oldu...
17 ağustos depremini yaşadım ben, 1 ay çadırda kaldım. tanıdığım insanları toprağa verdim. deprem sabahı ilk kez ekmek kuyruğuna girdiğimde nasıl ağladığımı bir ben bilirim. çünkü daha üç beş saat önce burun kıvırdığım ne varsa hepsine muhtaç olmuştum! karnım açtı ve bir somun ekmek için hiç tanımadığım insanlarla birlikte, pijamalarımın içinde kuyruğa girmiştim, yüzümde sarı bir maske vardı, terli ve pistim...
aradan geçen bunca yıla rağmen beton blokların altından çıkarılan insanların cesetlerini hiç unutamam, yüzlerine kan oturmuş, morarmış, gözü açık cesetler...tenleri ezilmiş, saçları tozdan topraktan bembeyaz olmuş insan cesetleri... ama artık onları görmek o kadar sıradanlaşmıştı ki şaşıramıyordum bile. yaz sıcağının ortasında susuzluktan kırıldığımız, günümüzü yardım kuyruklarında geçirdiğimiz, hastalandığımız, yoğurt kaplarına kuru fasulye ve pilav doldurabilmek için yemek dağıtan tırın arkasında yarım saat beklediğimiz günlerdi.
geçmedi o günler. en azından bende hiç geçmedi, geçmeyecek. her depremde aynı acıyı yeniden yaşıyorum, yeniden giriyorum o kuyruklara, yeniden görüyorum kireçlenmiş sıra sıra mezarları, cesetleri ve çaresizliği.
aynı acıyı van depremiyle yeniden yaşadım. görüntüleri izleyemedim, haberleri okuyamadım, olabildiğince uzak kalmaya çalıştım. çünkü deprem konusu bende artık travmaya dönüşmüştü. fakat dün bir şekilde, van depreminden sonra twitter'da yazılanları okudum. "allah'ın sopası yokmuş, onlara iyi olmuş, şimdi kendileri düşünsünmüş..."
insanlığımdan utandım, başkası adına utandım, ezildim, içim almadı yazılanları. "yanlış okusam." dedim, "şaka olsa..." dedim, "yanlış anlamış olsam keşke..." dedim ama her geçen dakika arttı bu düşünceler. şaşırdım, üzüldüm, tekrar tekrar okudum, her seferinde daha da şaşırdım. ne hissedeceğimi, ne yazıp söyleyebileceğimi bilemedim. saldırganlıkları karşısında, zavallılıkları karşısında çaresiz kaldım. dimağımdaki kelimeler, kalbimdeki duygular, sözlüğümdeki sıfatlar yetmedi onları tanımlamama, tanımlayamadım.
şişli'ye yakın oturuyorum. belediyenin yardım konvoylarına katkıda bulunmak istedim. evde kullanılmayan eşyalarım vardı, kışlıkları ayırırken artık giyemeyeceklerimi (küçük gelenler ya da alıp da bir türlü giyemediklerimi) toparladım, atkılar, bereler, kazaklar, gömlekler, pantolonlar, havlular, çarşaflar...yakın zamanda anneme götürüp ihtiyacı olanlara dağıtmasını isteyecektim. ama bugün onları aldığım gibi belediyenin yardım konvoyuna teslim ettim. içlerine de not yazdım "sizin yanınızdayız, yalnız değilsiniz...istanbul'dan sevgilerle..." diye.
bir arkadaşımın benim için ördüğü, neredeyse 2 metrelik yün atkıyı da koydum bavula, keşke daha fazlasını yapabilseydim, keşke gidebilseydim oraya, ama böyle de bir işe yararsam, o atkımla bir kişi ısınırsa daha da bir şey istemem.
şimdi ben bu depreme sevinen, "insan" demeye dilimin varmadığı kişilere ve bu depremden yola çıkıp "yaaa gördünüz mü, işte böyle olur..."culara sormak istiyorum:
17 ağustos 1999'da ölen 15 günlük bebekler kimin cezasını çekti?
17 ağustos 1999'da ölen 30 bin insan evlâdı neyin kefâretini ödedi?
17 ağustos 1999'da ölmeden mezara giren onbinlerce insanın suçu neydi? neyin bedeliydi bu yaşadıkları?
acının ırkı mı olur? sönen ocağın milliyeti mi olur? biz bu memlekette soykırım mı yapmaya çalışıyoruz da haberimiz yok?
ne ara böyle çarpık duygulara sahip oldunuz, hangi anne-baba sizi böyle yetiştirdi, nasıl bir sistem beyninize soktu bu düşünceleri? nasıl bir ruh hastalığı sizinki? nasıl bir kafa?
benim aklım almadı, midem almadı sizin yazdıklarınızı, söylediklerinizi. sizin için söyleyebileceğim tek bir şey var:
bugün küçümsediğiniz, güldüğünüz, acısını umursamadığınız insanları anlamak için, onlarla aynı acıları yaşamanız gerekmez umarım.
siz insansanız, ben değilim.
--spoiler--
2 gündür bir tuhafım, duygularım altüst oldu...
17 ağustos depremini yaşadım ben, 1 ay çadırda kaldım. tanıdığım insanları toprağa verdim. deprem sabahı ilk kez ekmek kuyruğuna girdiğimde nasıl ağladığımı bir ben bilirim. çünkü daha üç beş saat önce burun kıvırdığım ne varsa hepsine muhtaç olmuştum! karnım açtı ve bir somun ekmek için hiç tanımadığım insanlarla birlikte, pijamalarımın içinde kuyruğa girmiştim, yüzümde sarı bir maske vardı, terli ve pistim...
aradan geçen bunca yıla rağmen beton blokların altından çıkarılan insanların cesetlerini hiç unutamam, yüzlerine kan oturmuş, morarmış, gözü açık cesetler...tenleri ezilmiş, saçları tozdan topraktan bembeyaz olmuş insan cesetleri... ama artık onları görmek o kadar sıradanlaşmıştı ki şaşıramıyordum bile. yaz sıcağının ortasında susuzluktan kırıldığımız, günümüzü yardım kuyruklarında geçirdiğimiz, hastalandığımız, yoğurt kaplarına kuru fasulye ve pilav doldurabilmek için yemek dağıtan tırın arkasında yarım saat beklediğimiz günlerdi.
geçmedi o günler. en azından bende hiç geçmedi, geçmeyecek. her depremde aynı acıyı yeniden yaşıyorum, yeniden giriyorum o kuyruklara, yeniden görüyorum kireçlenmiş sıra sıra mezarları, cesetleri ve çaresizliği.
aynı acıyı van depremiyle yeniden yaşadım. görüntüleri izleyemedim, haberleri okuyamadım, olabildiğince uzak kalmaya çalıştım. çünkü deprem konusu bende artık travmaya dönüşmüştü. fakat dün bir şekilde, van depreminden sonra twitter'da yazılanları okudum. "allah'ın sopası yokmuş, onlara iyi olmuş, şimdi kendileri düşünsünmüş..."
insanlığımdan utandım, başkası adına utandım, ezildim, içim almadı yazılanları. "yanlış okusam." dedim, "şaka olsa..." dedim, "yanlış anlamış olsam keşke..." dedim ama her geçen dakika arttı bu düşünceler. şaşırdım, üzüldüm, tekrar tekrar okudum, her seferinde daha da şaşırdım. ne hissedeceğimi, ne yazıp söyleyebileceğimi bilemedim. saldırganlıkları karşısında, zavallılıkları karşısında çaresiz kaldım. dimağımdaki kelimeler, kalbimdeki duygular, sözlüğümdeki sıfatlar yetmedi onları tanımlamama, tanımlayamadım.
şişli'ye yakın oturuyorum. belediyenin yardım konvoylarına katkıda bulunmak istedim. evde kullanılmayan eşyalarım vardı, kışlıkları ayırırken artık giyemeyeceklerimi (küçük gelenler ya da alıp da bir türlü giyemediklerimi) toparladım, atkılar, bereler, kazaklar, gömlekler, pantolonlar, havlular, çarşaflar...yakın zamanda anneme götürüp ihtiyacı olanlara dağıtmasını isteyecektim. ama bugün onları aldığım gibi belediyenin yardım konvoyuna teslim ettim. içlerine de not yazdım "sizin yanınızdayız, yalnız değilsiniz...istanbul'dan sevgilerle..." diye.
bir arkadaşımın benim için ördüğü, neredeyse 2 metrelik yün atkıyı da koydum bavula, keşke daha fazlasını yapabilseydim, keşke gidebilseydim oraya, ama böyle de bir işe yararsam, o atkımla bir kişi ısınırsa daha da bir şey istemem.
şimdi ben bu depreme sevinen, "insan" demeye dilimin varmadığı kişilere ve bu depremden yola çıkıp "yaaa gördünüz mü, işte böyle olur..."culara sormak istiyorum:
17 ağustos 1999'da ölen 15 günlük bebekler kimin cezasını çekti?
17 ağustos 1999'da ölen 30 bin insan evlâdı neyin kefâretini ödedi?
17 ağustos 1999'da ölmeden mezara giren onbinlerce insanın suçu neydi? neyin bedeliydi bu yaşadıkları?
acının ırkı mı olur? sönen ocağın milliyeti mi olur? biz bu memlekette soykırım mı yapmaya çalışıyoruz da haberimiz yok?
ne ara böyle çarpık duygulara sahip oldunuz, hangi anne-baba sizi böyle yetiştirdi, nasıl bir sistem beyninize soktu bu düşünceleri? nasıl bir ruh hastalığı sizinki? nasıl bir kafa?
benim aklım almadı, midem almadı sizin yazdıklarınızı, söylediklerinizi. sizin için söyleyebileceğim tek bir şey var:
bugün küçümsediğiniz, güldüğünüz, acısını umursamadığınız insanları anlamak için, onlarla aynı acıları yaşamanız gerekmez umarım.
siz insansanız, ben değilim.
--spoiler--
kürtle pkklıyı ayırmak gerekir ki ayrıca orda sadece kürt halkı yok öğretmen olan doktor olan türk insanı da var.
acaba bi yakınımız bi görev dolayısıyla orda bulunsa yine aynı şeyleri düşünür müydük?
acaba bi yakınımız bi görev dolayısıyla orda bulunsa yine aynı şeyleri düşünür müydük?
an itibariyle tekrar soyunmalara başlamıştır.
en şişko olan kaleye geçerdi.
neymiş efendim türkiye cumhuriyetinde bölücülük yapıyormuşuz bak bak sen şuna! bu söylemin bir gönül cumhuriyeti olduğunu anlayamacak kadar akıllı(!) olanların dile getirdikleri yargı.
pamukkale turizm in bazı otobüslerinde vardır.
kültürlü,bireysel ahlak sahibi,zenginim yani. ardayım ben.
ey 'o' kişisi forsa seni ne kadan da çok seviyor bi bilsen.kıymetini bil !
onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine...
onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine...
uyuyun lan
ibneler ...
ibneler ...
su topu olmadığı kesin canlar !
edit: bildiğiniz başka bi oyun varsa onu oynayalım.
edit: bildiğiniz başka bi oyun varsa onu oynayalım.
http://www.youtube.com/watch?v=L43PFSWdnCY ilk değildir.ilginç ama gerçek.
bildiğiniz başka bi oyun varsa onu oynayalım !
biz bişey bulamadık isterseniz bi de pes'e gidin. *